İçindekiler
Son yıllarda marketler gıda tedariğinde hızlı ulaşılabilir alanlar olduğu için birincil tercih olsa da ürünün kalitesi, tazeliği, besin değeri gibi konularda tüketici, zamanla marketten tabağa zincirini sorguladı ve üreticileri tüketici ile doğrudan buluşturan online platformların sayısının artması ile de topraktan tabağa anlayışına yönelim gösterdi.
Ancak pandeminin de hızlandırıcı etkisi ile şehirlerde gıda güvenliği, ulaşılabilirlik ve sürdürülebilirlik konularında tüketicilerin farkındalıklarının daha da artması sonrası, tüketici çiftçiden ürün temin etmenin ötesinde kendi sınırları içerisinde de bağımsız tarım yapabilecekleri teknolojileri araştırmaya yöneldi.
Ve toprak kullanmadan su içinde mineral besin çözümleri kullanarak bitki yetiştirme yöntemi olan “Hidroponik” veya “Aquaponik” tarım sistemleri ile bazı tüketiciler evlerinin atıl bir alanında dahi topraksız bitki veya mahsul yetiştirebilme imkanı buldu.
Böylelikle gelecek dönem sıkça duyacağınız, farklı tanımlamaları olsa da benim “Dalından tabağa” olarak adlandırdığım bir döneme geçilmiş oldu.
-geleneksel tarıma kıyasla dönüm başına 8 kat daha fazla gıda yetiştirmek için suyun sadece 1/6’sına ihtiyacı duyan,
-doğanın dairesel yaklaşımını taklit ettiği için çok az atık yaratan
-emek tasarrufu sağlayan
-yüksek kaliteli organik mahsül imkanı sunan,
-toprak istemeyen ve her yerde uygulanabilen,
bu sistemler yalnızca tüketicilerin ilgileneceği tarım inovasyonu olmaktan öte varlık yöneticileri içinde iyi izlenmesi gereken bir alan olabilir.
Örneğin, tüm tarımsal üretimin yüzde 80’inin nakliye sırasında yok olması, gıda güvenliği ve sürdürülebilirlik sorunlarıyla karşı karşıya olan Brezilya’da atıl alanların verimliliğini arttırmak ve sürdürülebilirliği desteklemek isteyen Boulevard Shoping Alışveriş Merkezi, Begreen kent çiftliği ile hem bu hedeflerini yakalıyor hem de yaklaşık 30 restorana, dört perakende mağazasına ve doğrudan çiftliğin ziyaretçilerine mahsüllerini satıyorlar.
Ve yine Malezya Quayside Mall içerisindeki bir kent çiftliğinde, kiracı restoranlar bu mahsullerden satın alarak dalından sofraya ürünler ile misafirlerine taze sebzeler sağlamanın yanı sıra sadece satabilecekleri kadarını aldıkları için gıda israfının da önüne geçiyorlar.
Nasıl ki yıllar içerisinde tüketici gıda tedariğinde marketlere veya üretici pazarlarına olan talep, varlıkların konseptlerini şekillendirdi ise, önümüzdeki yıllar içerisinde de tüketicinin henüz üretilmiş, dalından satın alınabilir ve çevresel ayak izi olmayan (0 km içerisinde olması sebebi ile) ürünlere olan talebinin de varlıkları şekillendireceğini ve ülkemizde de bir çok şehirde topraksız tarım yapan kent çiftlikleri olabileceğini öngörüyorum.
Sürdürülebilirlik ve israf konularında somut bir eylem planı olan kent çiftliklerinin, varlıkların dönüştürülmesi ve etkinleştirilmesi stratejisinde kazan-kazan modeli olduğunu ve sürdürülebilir bir çevreyi teşvik etmekte de etken rol oynayabileceğini düşünüyorum.
Sizler ne düşünürsünüz?
Dinç YILDIZ ( Kurucu – Gastronomi Stratejist)